Sosyal Medya - Modern Çağın "dijital kumar makineleri"
Çocuğunuzu kumar makinesinin başına oturtur musunuz? Hayır. Ama eline telefon verip saatlerce video kaydırmasına müsaade ediyorsunuz. Ne alakası var diyeceksiniz. Gelin birlikte bakalım.
Bu sosyal medya ve kumar(slot) makinesi, davranışınızı ödülle besler.
Slot makinesinde oyuncunun para kaybı, kasanın kazancıdır. Sosyal medyada ise kullanıcı zaman kaybettikçe, dikkatini kaptırdıkça, reklam gelirleri artar. Yani kullanıcı ne kadar uzun süre platformda kalırsa, şirket o kadar çok gelir elde eder.
Slot makinesinde her kol çekildiğinde ne geleceği belli değildir. Bazen ödül gelir, bazen gelmez. Bu belirsizlik, beynin dopamin salgılamasını tetikler. Kişi “bir dahaki sefer kazanabilirim” hissiyle tekrar tekrar oynar.
Ekranı her kaydırışta yeni bir içerik gelir. Bazısı hoşuna gider, bazısı sıkıcı olur. Ama arada bir gelen o çok eğlenceli, komik, ilginç içerik, beynin aynı ödül devresini uyarır. Kaydırmaya devam ettikçe dopamin döngüsü sürer.
Slot makinelerinde oyun asla bitmez. Kazansan da kaybetsen de “bir tur daha” hissi vardır. Sosyal medyada da “bitmeyen akış” (infinite scroll) var. En alta inmek yok. Sürekli yenilenir. Yani çıkış yok.
Uzun zaman önce dikkat süremin azaldığını farkettim. Kitap okuyamıyordum, dizi ve film izleyemiyordum. Birkaç yıl önce -okursam eğer- ayda 1 kitap okuyabilir ve bir sezon dizi, birkaç film izleyebiliyordum. Dikkat sürem bunları kaldırabiliyordu. Ancak daha sonra farkettim ki, bu tatlı aktivitelerimi artık yapamıyordum. Aldığım onlarca kitap dolapta duruyor, izleme listeme kaydettiğim bir sürü ödüllü yapım da orada izlememi bekliyordu.
Peki bana ne oldu da bunları artık yapamıyordum?
Kendimi ve hareketlerimi gözlemledim. Sebep ne olabilirdi? Kitap ve dizi izleme aktivitelerine harcadığım zamanı artık sosyal medyada harcıyordum. Bunu farkettim. Öyle ki artık her gün elime telefonu alıyor, her gün her uygulamayı ziyaret ediyordum -sanki üzerime farzmış gibi-, bu ziyaretlerimde uzun süre vakit geçiriyordum. Öyle ki; bundan rahatsız oldum ve bir yerden sonra sorgulamaya başladım. Beni orda tutan, önüme belli kategorilerde videolar çıkaran bir döngü vardı. Bunları kim belirliyor? Neden bu tür videolar? Neden herkese farklı video ve içerikler gösteriliyor? Bu ve benzeri sorular kafamı kurcaladı. Bende biraz araştırdım. Gelin birlikte bu döngüye bakıp anlayalım.
Tiktok vb. uygulamalar içerik akışlarını hoşunuza gidecek hale getirmek için algoritma adı verilen talimatlar öğretir. Yani algoritma eşittir talimatlar diyebiliriz. Algoritmalar, bir problemi çözmek veya bir hedefe ulaşmak için tasarlanmıştır. Senin beğenilerine, yorumlarına, etkileşim sürelerine, tıkladığın bağlantılara kadar birçok veriyi işler. Amaç, kullanıcının ekranda mümkün olduğunca fazla zaman geçirmesini sağlamak ve bu sayede reklam gelirlerini en üst düzeye çıkarmaktır.
Sosyal Medya Algoritmaları Nasıl Çalışır?
Tiktok, Instagram, Youtube, Twitter, Facebook gibi sosyal medya platformları, bunu yapan insanlar tarafından talimatlanmış, tembihlenmiştir. Bizi ekrana kilitlemek için ince bir şekilde ayarlanmış bir sistem kullanıyorlar. Böylece orda normalden daha fazla zaman harcarız. Onlar da bu sürede çok reklam gösterir ve daha para kazanır.
Peki ne yapıyorlar?
Uygulamadayken ekrana her tıklamanız kaydediliyor. Beğenileriniz, izlediğiniz videoların süresi, paylaşımlarınız, takip ettikleriniz... Videoları ne zaman duraklattığınız, ses seviyesi ayarlarınız, hatta ekrana dokunma hızınız bile analiz ediliyor.Sonra toplanan bu veriler, yapay zeka modelleriyle işlenerek davranış kalıplarına dönüştürülüyor. Mesela diyor ki:
"Sabah 8’de platforma giren kullanıcı, kahve içeriklerine %40 daha fazla tıklıyor."
"Kedi videolarını 15 saniye izleyenler, sonraki 3 kaydırmada köpek videolarını tamamen izliyor."
Sonra her içerik, size ne kadar uygun olduğuna göre puan veriliyor. Biz bu puanları görmüyoruz. Takip ettiğiniz biri paylaşmışsa → +30 puan. Daha önce izlediğiniz bir ses trendi kullanılmışsa → +50 puan.
En yüksek puanlı video veya yazılar öncelikli olarak önünüze düşer. Mesela bir arkadaşınızın beğendiği videolar size de izletiliyor. Aynı zamanda algoritma, bir videoyu hemen atladığınızda bile kendini hemen yeniliyor.
Algoritmaların "Yüksek Etkileşim Bombaları" denilen içerikleri var. Mesela siyasi içerikleri bu kategoride sayabiliriz. Siyasi içeriklerde duygusal tetikleyiciler daha güçlü olur. Öfke, korku veya sevinç gibi güçlü duygular, paylaşım oranını %65 artırıyor. Siyasi içerikler kutuplaşmayı artırıyor. Böylece tartışma oranını 2 katına çıkıyor ve daha fazla insan daha çok zaman geçiriyor.
Siz bir kez siyasi içerik tükettiğinizde, algoritma size benzer görüşteki içerikleri gösterir. Örneğin, bir muhalif parti videosu izlediyseniz, karşıt görüşler %80 daha az önünüze çıkar. Bu da sizi yankı odasına sokar, radikalleştirir. Kendi görüşünü mutlak doğru ve çoğunlukta olduğu sanrısına kapılırsınız. Karşıt görüşe tahammülünüzü yok seviyesine indirir. Bunlar da işin zararlı tarafları. Ancak tabii kimin umurunda?
Algoritmalar, insan beyninin zaaflarını manüpüle eder.
Kumarhanelerdeki slot makineleri gibi, her kaydırmada yeni bir "ödül" (komik/şaşırtıcı içerik) vaadi sunar. Bu, dopamin salınımını tetikleyerek bağımlılık yaratır (Nörobilimci Anna Lembke, "Dopamine Nation")
Sonsuz kaydırma özelliğiyle, beynin zaman algısını bozulur; 5 dakika ile 1 saat arasındaki farkı kaybettirir.
"Ya bir sonraki video harikaysa?" hissi yaratır, Bu da seni ve beni, uygulamadan çıkmamızı engeller ve kaydırmaya devam ettirir.
Tabii bunların psikolojik etkileri var. Mesela, 15-60 saniyelik içerikler, beynin "hızlı ödül" beklentisini normalleştirir. 2015’te 12 saniye olan ortalama dikkat süresi, 2023’te 8 saniyeye düştü (Microsoft Araştırması).Gerçek bir dopamin dengesizlği oluşur. Gerçek hayattaki aktiviteler (spor, kitap) sıkıcı gelmeye başlar. En son ne zaman bir klitap bitirdiğimi hatırlamıyorum.
Kıyaslama yaptırması sebebiyle, insanda özgüveni %30 düşürür (APA Raporu, 2021).
Sürekli video/ekran kaydırma; mavi ışığa(mavi ışık beyne sabah oldu artık uyan sinyali gönderir) sizi maruz bırakır, melatonin(uyku hormonu) üretimini %23 azaltarak uykusuzluğa yol açar (Sleep Health Dergisi). Bu sebeple akşam yatmadan önce eğer Tiktok'a uğrarsanız, geç uyursunuz. Uyandığınızda da gözleriniz, beyniniz ve bedeniniz yorgun olur.
Pek tabii benim bilmediğim, yazamadığım daha birçok zararları var.
Sosyal medyanın fazla ciddiye alınması, gerçek sosyal etkileşimlerin yerini "sanal beğeniler" almasına neden olur.
Bu durum en çok 25 yaş altı, beyin gelişimi tam oturmamış gençleri ve çocukları ciddi manada etkilemektedir.
Sahi, biz sosyal medyayı neden kullanıyorduk? Veya neden icat edildiler? Arkadaşlarımızı görmek, onlarla iletişimde kalmak içindi. İcat edenler bunu vaat ettiler. Ancak bugün artık bu amaç ortadan yavaş yavaş kayboluyor. Bugün artık sosyal medya kullanımı bir ihtiyaç değil, bir alışkanlığa dönüşüyor. Sigara bağımlısı bir an elinde kendini sigara yakmış buluyor, bunun hiç farkında değil; aynı şey sosyal meydada oluveriyor. Farkında olmadan, kendinden bile haberin yokken, kendini Tiktok/reels videosu izlerken buluyorsun. Bu yüzden farkında olmak önemlidir.
Sosyal medya algoritmalarının nasıl çalıştığını bilmek, kontrollü davranmanın ilk adımıdır. Yani bilinçli tüketim.
Sosyal medyada görüdüğünüzü sorgulayın. Şüphe duyun. Kabul etmeyin. Soru sorun.
Ne kadar az video/içerik izleyip beğenirseniz, algoritmayı aç bırakırsınız. Sizi kendisine bağlaması için onu beslemeyi sırt çevirirseniz, o da size yabancılaşır.
Kendinize, neden sürekli kaydırıyorum diye sorun. "Dopamin ihtiyacı hissi beni buraya tekrar getirmiş olabilir mi?" diye kendi eyleminizden şüphe duyun.
İzlediğiniz siyasi veya ideolojik içerikler, sizi yankı odasına sokar. Bir yerden sonra kendi düşüncenizi dünyadaki tek gerçek olduğu sanrısına kapılırsınız. Çoğunluğun sizin gibi düşündüğünü varsayarsınız. Hlabuki gerçek öyle olmayabilir. Bu da sizin toplumsal diyaloglara dar bir pencereden bakmanıza ve yanlış adımlar atmanıza sebep olur. Bu sebeple, hoşunuza gitmese bile karşıt görüşleri de okuyup ve izlemeyi doğru bulurum.
Daha yazacak çok şey var. Ancak aklıma bunlar geldi. İşin uzmanları, icat edenler daha detaylı bilgi sahibidir. Bende üstünkörü bir şeyler topladım derledim, burada sizinle paylaştım. Umarım faydası dokunur.
Son olarak, çok saygı duyduğum filozof Bertrand Russell'in şu sözüyle yazımı bitireyim: "Sevgi bilgeliktir, nefret aptalcadır. Birbirimize karşı saygılı ve toleranslı olmalıyız. Bazı insanların bizim duymaktan hoşlanmadığımız şeyleri söylemesine katlanmalıyız.Ancak bu şekilde birlikte yaşayabiliriz."
Kendinize iyi bakın. Görüşmek üzere.